MÜMİNİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİNDEN BİRİ: KARARLILIK

Kararlılık, Allah’ın Kuran’da örnek gösterdiği bir tutumdur ve peygamberlerin ve salih müminlerin en belirgin özelliklerinden biridir. Müminlerin bu vasıflarının kaynağı, Allah’a olan güçlü imanları ve O’nun rızasını aramakta gösterdikleri titizliktir. Hiçbir zorluk, tek amaçları Allah’ın rızasını kazanmak olan müminleri, O’nun emirlerini yerine getirmekten alıkoyamaz. Bir mümin alabildiğine kararlı bir tutum ile hayatı boyunca gittikçe artan bir şevk ve azim içinde kulluk görevini yerine getirir ve -Allah’ın dilemesi dışında- O’nun emrettiği güzel ahlakı yaşamaktan vazgeçmez.

Kesin bir kararlılık ve güçlü bir irade imanla, hidayetle ve tevekkülle birlikte gelen üstün bir mümin özelliğidir. Çünkü Allah’a tevekkül etmiş ve kadere iman etmiş bir kişi, hiçbir zorluk ve sıkıntı karşısında yılgınlık göstermez, mücadele azmini yitirmez. Herşeyi yapanın Allah olduğunu bildiği için şevk ve heyecan içinde karşısına çıkan her fırsatı değerlendirir ve hayırlarda yarışır.

Müminler Kuran’da, Müminlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahde sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile değiştirmediler. (Ahzab Suresi, 23) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah’ın rızasını kazanmak için ölünceye dek aynı kararlılık ve istikrarı gösteren kişilerdir.

Örneğin Kuran’da kararlılıkları vurgulanan Kehf Ehlinden, Sabrın ve kararlılığın kalplerine rabtedildiği (Kehf Suresi, 14) bir topluluk olarak bahsedilmektedir. Bilindiği üzere Kehf Ehli, yaşadıkları toplumun iman etmeyen baskıcı hükümdarı tarafından, Allah’a iman ettikleri için baskı görmüş; çözümü bir mağaraya sığınarak bu ortamdan uzaklaşmakta bulmuşlardır. Gizlendikleri dönem sona erip ortaya çıktıklarında da yine Allah’tan başka hiçbir şeye tapmama konusunda kararlılık göstermişlerdir. Bu kararlı tutum, onların samimi Müslümanlar olduklarının da bir delili niteliğindedir. Herşeyi kaderde en güzel şekilde Allah yaratır ve Allah dilemedikçe hiçbir güç müminlere bir zarar veremez. Kehf Ehli de bu gerçeği bildikleri için çok güzel bir tevekkül ve kararlılık örneği göstermişlerdir.

Bir insanın ibadetlerinde sürekli olması da istikrar açısından yine önemli bir örnektir. Kuran’daki sarp yokuş (Beled Suresi, 11) kavramı kararlılık ve istikrarın önemini açıklamaktadır. Kararlılık ve istikrarın bitiş noktası ise ölümdür. Mümin, başına gelen her ne olursa olsun ölünceye dek sabretmekle yükümlüdür. Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır:

Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)

Müminler Kararlılıkla İmtihan Olurlar

Müminlerin kararlılığı hayatları boyunca çeşitli şekillerde denenir. Örneğin Allah, müminleri eğitmek için geçici bir süre sıkıntı ve zorluk verebilir. Kuran’da bu durum şöyle açıklanır:

Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)

Kesin bir kararlılığa sahip olan mümin, kendisine isabet eden tüm bu zorluklara sabreder. Kuran’da Allah, müminlerin bu tavrını ayetlerde şu şekilde bildirmektedir:

Nice peygamberlerle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. Onların söyledikleri: Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et demelerinden başka bir şey değildi. (Al-i İmran Suresi, 146–147)

Buna karşılık zorluklara göğüs germemek, kararlılık göstermemek bir müminin özelliği değildir. Kuran’da bu durum şöyle belirtilmektedir:

Senden, yalnızca Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. (Tevbe Suresi, 45)

Nimet İçindeyken de Kararlılık Göstermek

Zorlukların yanı sıra ele geçen iyi imkanların da insan üzerinde gevşetici etkisi vardır. Rahatlık, çoğu kişinin heyecanının ve şevkinin azalmasına sebep olabilir. Ancak Allah’tan bir nimet geldiğinde şımarıklığa kapılmak ve Ondan yüz çevirmek, iman etmeyen kimselerin özelliğidir. Kuran’da bu durum şu şekilde bildirilir:

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)

Oysa iman eden bir insan için böyle bir şey söz konusu değildir. Ellerine lüks, ihtişam, para, iktidar gibi ne denli iyi bir imkan geçerse geçsin, bu onların kararlılıklarını bozup gevşek bir yapıya bürünmelerine sebep olmaz. Çünkü mümin, tüm bunların Allah’tan gelen birer nimet olduğunun, bunları Allah yolunda kullanması gerektiğinin ve Allah’ın dilerse bunları geri alabileceğinin farkındadır.

Gevşeklik göstermeden, ciddi bir çaba göstermek, aşırılıklardan ve taşkınlıklardan kaçınmak, müminlerin kararlılık ve istikrarlarının göstergelerindendir. Bir ayette, ahiret için ciddi bir çaba gösterenlerle ilgili olarak şu şekilde bildirilmektedir:

Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)

Ahir Zaman Fitnelerine Karşı Müminler Kararlılık Göstermelidirler

Kıyametten önceki son dönem olan Ahir Zamanda Mesih Deccal’in ortaya çıkıp insanları din ahlakından uzaklaştıracağı, yeryüzünde büyük kargaşaya ve zulme neden olacağı pek çok güvenilir hadisle bildirilmiştir.

Peygamberimiz (sav) bir hadisinde; “Allah Hz. Adem’i yaratmış olduğu günden bu yana, Deccal’in fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır.” (Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyni el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, Genişletilmiş 8. Baskı, İstanbul, tarihsiz, s.225) sözleriyle Deccal’in fitnesinin büyüklüğüne dikkat çekmiş ve tüm insanları bu tehlikeye karşı uyarmıştır.

Bir başka hadiste ise ”Allah’ın gönderdiği her peygamber, ümmetini Deccal ile uyardı.” (Sahih-i Buhari, Fiten 27) sözleriyle Deccal’in fitnesinin yalnızca Müslümanlar için değil tüm insanlar için büyük bir tehlike olduğuna işaret edilmiştir.

Peygamberimiz (sav)in hadislerinde, Deccal’in insanları iyilikten uzaklaştırabilmek için her yola başvuracağı, çeşitli hile ve aldatmacalarla geniş kitleleri etkisi altına alacağı bildirilmektedir. Deccal bu amacına ulaşabilmek için iman etmeyen kitleler kadar iman sahibi insanları da aldatmaya çalışacaktır. Deccal’in, yaptığı telkinler ve kullandığı taktiklerle bir kısım zayıf imanlı insanları kandırmayı başaracağı ve bu yolla çevresine taraftar toplayacağı hadislerde şöyle bildirilmektedir:

Her kim Deccal’in çıktığını işitirse ondan uzaklaşsın. Allah’a yemin olsun ki kişi kendini mümin zannederek (kendine güven içerisinde) O’nun yanına gider ve Deccal’in şüphelendirmesiyle onu takip eder. (İmam-ı Ahmed. Ebu Davud. Hakim Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 99)

Deccal’in çıktığını işittiğinizde ondan kaçınız. Çünkü bir adam onu reddetmek niyetiyle yanına gelir, fakat ona tabi olup kalır. Zira Deccal ile beraber kalpleri vesveselendiren çok şeyler vardır. (Ebu Davud, Melahim: 14, Kıyamet Alametleri, İsmail Mutlu, s. 82)

Ahir zamanda samimi iman sahibi Müslümanları bu tehlikeden uzak tutacak en önemli vasıfları kararlılıkları olacaktır. Kuran’ı ve Peygamberimiz (sav)in sünnetlerini rehber edinen müminler Allah’ın izniyle asla yanılmayacaklardır. Bu konuda kararlılık gösteren ve dikkatli olan müminler dünyada ve ahirette kurtuluşa ereceklerdir. Ve yine Allah’ın izniyle ahir zaman imanında kararlı olan müminlerin galip geldiği, onların vesilesiyle yeryüzünde güzel ahlakın, barış ve adaletin hakim olduğu kutlu bir dönem olacaktır.

Kim Allah’ı, Resûlünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.(Maide Suresi, 56)

De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamız’dır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)

MÜMİNİN BİR BAŞKA ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ: SADAKAT

Sadakat, Allah’a gönülden iman eden müminlerin en belirgin özelliklerinden biridir. Samimi müminlerin Allah’a ve peygamberlere karşı duydukları içten sadakatin ve bağlılığın taklit edilebilmesi mümkün değildir. Müminlerin Allah yolunda gösterdikleri samimi sadakat, onların ihlas sahibi kimseler olduklarını gösteren önemli delillerden de biridir. Çünkü bir insanın Allah’a iman etmesi, hiçbir dünyevi çıkar beklemeden yaşaması, hayatı boyunca Allah’ın rızasını kazanmak için çaba göstermesi, sahip olduğu ve sevdiği herşeyi O’nun rızasına ulaşabilmek için kullanması ve kendisine isabet eden zorluklara sabredebilmesi için kesinlikle güçlü bir sadakat ve bağlılık duygusuna ihtiyacı vardır. İnsana bu yolda ilerleyebilme gücünü ve isteğini, ancak Allah’a karşı duyduğu sevgi, korku ve bunun getirdiği güçlü bağlılık ve sadakat kazandırabilir. Yüce Allah’a karşı duyulan bağlılık ve teslimiyet ne kadar içten ve kuvvetli olursa, insan Allah’a daha fazla yakınlaşma imkanı elde edecek ve O’nun rızasını kazanmakta göstereceği çaba ve şevk de o kadar artacaktır.

Sıkıntı ve zorluk anları da müminlerin Allah’a ve mübarek elçisine olan sadakatlerini gösteren çok kıymetli zamanlardır. Müminler, karşılaştıkları zorluk anlarında, Kuran-ı Kerim’de buyurulduğu gibi “…Bu, Allah’ın ve Resulünün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir…” (Ahzap Suresi, 22) diyerek, Allah’a karşı olan teslimiyetlerini ve bağlılıklarını dile getirirler. Yüce Allah, bir Kuran ayetinde, “Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” (Nahl Suresi, 42) şeklinde bildirerek, müminlerin bu güzel ahlakını övmüştür. Müminlerin duydukları sadakatin gücü, Kuran ahlakını yaşarken gösterdikleri şevk ve istekle kendini belli etmektedir.

Karşılaştığı zorluk anlarında göstermiş olduğu tevekküllü ve teslimiyetli tavır ile tüm Müslümanlara örnek olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), zorluk anlarında Allah’a sadakatte kararlılık gösterilmesi gerektiğini müminlere şöyle hatırlatmıştır:

“…Bir şey isteyince Allah (cc)’tan iste. Yardım talep edeceksen Allah (cc)’tan yardım dile. Zira kullar, Allah (cc)’ın yazmadığı bir hususta sana faydalı olmak için biraraya gelseler, bu faydayı yapmaya muktedir olamazlar. Allah (cc)’ın yazmadığı bir zararı sana vermek için biraraya gelseler, buna da muktedir olamazlar.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992, s. 314).

Müminler Allah’a karşı güçlü bir teslimiyet ve kararlılık içerisinde oldukları için, en zor anlarda bile Allah’ın rızasına en uygun olan kararı verip, ona göre hareket ederler. Onlar, Yüce Allah’ın “…Oysa onlara evla (olan): İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah’a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed Suresi, 20-21) ayetleriyle bildirdiği gibi, her şartta Allah’a sadık kalmanın, kendileri için ‘hayırlı’ olduğunun bilincindedirler. Cenab-ı Allah bu ayetlerde ayrıca, Allah’a karşı duyulan güçlü bir sadakatin, insanın hak olan bir tavır ve tutum karşısında tereddüte kapılmasını engellediğine ve kişiye kararlı bir tavır kazandırdığına da dikkat çekmektedir. Eğer insan güçlü bir iman ve teslimiyete sahipse, bu içten sadakat duygusu, onun kararsızlığa düşmesini önleyecek ve nefsini yenmekte ona daima yardım edecektir. Böylece insan nasıl bir durumla karşılaşırsa karşılaşsın, Yüce Allah’a duyduğu sadakati ve teslimiyetiyle, nefsine zor gelen bir şeyin rahatlıkla üstesinden gelebilecektir.

Sadakatin müminlere kazandırdığı bir başka önemli özellik de, birbirlerine olan ‘güven ve sevgi’leridir. İman edenlerin birbirlerine karşı duydukları sevgi ve güvenin temelinde, Allah yolunda gösterdikleri “ciddi” çaba ve Rabbimiz’e olan sadakat ve bağlılık yer almaktadır. Yüce Allah’ın rızasını kazanabilmek için sahip olduğu tüm imkanları hayır için kullanan, bu yolda ‘dosdoğru’ bir istikamet tutturan bir mümin, diğer Müslüman kardeşlerinin sevgisini kazanacak ve onlara en güzel şekilde örnek olacaktır.